
Kalitesiz Hurmalardaki Gizli Tehlike: Glikoz Şurubu
İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Hasan Açık, hurmalara katılan glikoz şurubu hakkında önemli bilgilendirmelerde bulunarak sorularımızı yanıtladı.
Çok sayıda glikoza batırılmış hurma var. Bu hurmaların tüketimi zararlı mı?
Gıda üreticilerinin daha düşük maliyet ve daha yüksek kâr için kullandıkları glikoz şurubu özellikle mısırdan elde edilen yoğun tatlı aromalı şuruptur. Gıdalara tat vermek, hacim kazandırmak ve kristalleşmesini önlemek için birçok gıda maddesine katılır (reçel, çiklet, bisküvi, şerbetli tatlılar, gazoz ve meyve suları…).
Son yıllarda bizler için çok faydalı bir potasyum ve lif kaynağı olan hurmalarda da glikoz şurubunun tespit edilir hale gelmesi hem sağlığımız açısından tehlikeli hem de üzücüdür. Bu tatlandırıcıların gut hastalığını tetiklediği biliniyor. Ayrıca glisemik indeksinin çok yüksek olması nedeniyle; insülin direnci, karaciğer yağlanması, obezite ilişkili hastalıklar ve bunlara bağlı olarak şeker hastalığı, damar sertleşmesi, bazı kanserler ve kalp hastalıklarını tetiklediği bilinmekte.
Glikoz şurubu neden bu kadar zararlı?
Glikoz şurubu; vücuda alındığında ön etki olarak vücudun şeker dengesini alt üst eder ve hormonal sistemi bozar. Ayrıca glikoz şurupları früktoz da içerdiğinden insüline gerek kalmadan da trigliserid ve yağlara hızlıca dönüşür. Karaciğerimizin de gereksiz yorulmasına sebep olur. Yani yapay tatlandırıcı olan bu şuruplar; vücuda alındıktan sonra hızla insülin seviyesinde artışlara sebep olur, gereksiz ve yüksek insülin seviyesi ile bedenimizde yağlanma artışı, uyku hali ve obeziteyi tetikler.
Glikoz tüketimi kanser tetikleyici mi?
Günümüzde sigaradan sonra kansere sebep olma kapasitesine en çok sahip olan çevresel faktörün obezite olduğu bilinir. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), fazla yağlanmanın en az 13 kanser türü için kanserojen (kanser yapıcı) etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Obeziteden kaçınmanın ise kanserden koruyucu olduğu bilinir.
Şekerin kanserli hücreleri beslediğine dair birçok hikaye mevcut. Hatta bazı kanserli hastalar şeker yemekten bu sebeple kaçınır. Tüm hücreler gibi kanserli hücreler de şekerle beslenir; fakat şekerin kanserli hücrelerin büyümesine sebep olduğunu gösteren bilimsel bir kanıt yok. Aynı şekilde şeker tüketimini azaltmanın da kanserli hücrelerinin büyümesini yavaşlattığına dair de bilimsel bir kanıt mevcut değil. Fakat kanser hücrelerinin farklı şekerleri (fruktozu, glikozu) normal hücrelerden daha yoğun bir şekilde kullandığı biliniyor. Ancak bu bilgi kanseri engellemek için şeker yemememiz anlamına gelmez. Çünkü biz şeker yemesek bile vücudumuz, proteinlerin yapı taşı olan aminoasitlerden de şeker üreterek kan şeker seviyesini muhafaza eder. Aslında bu yaşamımızı idame ettirebilmemiz için bir zorunluluk. Çünkü kan şekerimizin düşmesi son derece tehlikeli bir sağlık problemidir. Ayrıca kanser tedavisi alan hastalarda şekeri kısıtlamak hastanın diğer gıda alımını da azaltır ve hiç istemediğimiz kilo kaybı ve bağışıklık sisteminin zayıflaması ile sonuçlanır.
Asıl problem fazla şeker tüketiminin yağlanma ve obeziteye sebep olarak kanser riskini artırmasıdır. Dolayısıyla çok fazla şeker tüketimi uzun vadede indirekt olarak kanser gelişimi ile ilişkilendirilebilir.
Tüm şekerler ise kötü değildir. Meyveler, sebzeler, süt ürünleri ve tam tahıllı karbonhidratlarda doğal olarak bulunan şeker dengeli bir diyetin parçasıdır. Tüm hücrelerimizin şekere ihtiyacı olması nedeniyle şekeri olabildiğince doğal yollardan almak en doğru çözümdür.